Altın Portakal'da Hayatta Kalma Hikayeleri Beyazperdeye Yansıdı!
Antalya Gündem

Altın Portakal'da Hayatta Kalma Hikayeleri Beyazperdeye Yansıdı!


28 October 20255 dk okuma21 görüntülenmeSon güncelleme: 11 November 2025

Antalya'da düzenlenen Altın Portakal Film Festivali, birbirinden etkileyici yapımlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu yılki festivalde, özellikle hayatta kalma mücadelelerini konu alan iki film, izleyicilerden büyük ilgi gördü. "Bağlar, Kökler ve Tutkular" ile "Doğudan Fragmanlar" adlı yapımlar, göçmenlik ve savaşın zorlu koşullarında yaşam mücadelesi veren insanların hikayelerini beyazperdeye taşıdı.

Göçmenlik ve Kimlik Arayışı: "Bağlar, Kökler ve Tutkular"

"Bağlar, Kökler ve Tutkular" filmi, yönetmen Sunay Terzioğlu'nun kendi göçmenlik deneyimlerinden yola çıkarak oluşturduğu bir yapım. Film, mülteci botundaki bir kazadan kurtulan üç kişinin Türkiye'deki yaşamlarını konu alıyor. Terzioğlu, filmin gerçekçiliğini vurgulayarak, gerçek mekanlarda çekim yaptıklarını ve karakterlerine yakın hissettiğini belirtiyor.

Filmin yönetmeni Sunay Terzioğlu, kendi geçmişiyle ilgili şunları söyledi: "1992’de Bulgaristan’dan ailemle göç ettim buraya; 9 yaşındaydım. Beş yıl kaçak yaşadık. O yüzden bildiğim konular, bildiğim mekanlar. Karakterlerime yakın olduğuma ve filmi çekerken de karakterlerime doğru rehberlik ettiğime inanıyorum."

  • Gerçek mekanlarda çekim yapıldı.
  • Gerçek kostümler ve aksesuarlar kullanıldı.
  • 30 mm tek lensle çekilerek gerçekçi bir bakış açısı sunuldu.

Oyuncu Ezgi Yaren Karademir ise canlandırdığı Hazel karakteriyle ilgili olarak, "Ben Hazel’in çok güçlü bir karakter olduğunu düşünüyorum çünkü başka bir seçeneği yok; güçlü durmak zorunda. Ablayken bir anda anne rolü yükleniyor. Bir yandan kendi özgürlüğünü ararken bir yandan hep engellerle karşılaşıyor," ifadelerini kullandı.

Savaşın ve Doğanın Ortasında Hayatta Kalma Mücadelesi: "Doğudan Fragmanlar"

Kubilay Erkan Yazıcı'nın yönettiği "Doğudan Fragmanlar" ise savaştan kaçan bir kadın ile firari bir Rus generalin kesişen hayatlarını anlatıyor. Film, yönetmenin özgün sinema diliyle dikkat çekiyor. Yazıcı, filmin zaman ve mekan kavramlarına farklı bir bakış açısı getirdiğini ifade ediyor.

Yönetmen Kubilay Erkan Yazıcı, sinema anlayışını şu sözlerle açıklıyor: "Benim için film sanatı, sanat; özünde bir hikaye anlatma biçimi değil aynı zamanda bir zaman inşâ etme işi. Ben sinemadan zaman-mekân birlikteliği dediğimiz şeyi anlıyorum."

  • Farklı mevsimlerde mekanlar gezilerek en uygun ortam belirlendi.
  • Ressam Bruegel'in tablolarından ilham alındı.
  • Yabancılaşma ve gerginlik film dilinde canlı tutulmaya çalışıldı.

Oyuncu Güldestan Yüce, canlandırdığı Safiye karakteri için "Safiye bugüne kadar oynadığım karakterlerden çok başka bir yerde. Bütün renkleri göğsünde taşıyıp mücadele eden ve inatla yürümeye devam eden bir kadın," dedi.

Oyuncu Elvin Köse ise karakterini tam olarak çalışmalar sırasında değil ‘kara çıktığı zaman’ bulduğunu dile getirdi: "Kara çıktığımızda yani doğanın, dağların ve soğuğun karakterime çok şey kattığını düşünüyorum. Mesela Zeynep’in kendini yıkadığı o sahnede; evet, oynuyorum ama bir yandan da aslında oynamıyorum"

Festivalde Hayatta Kalma Teması Öne Çıktı

Altın Portakal Film Festivali'nde gösterilen bu iki film, günümüz dünyasının en önemli sorunlarından olan göç ve savaşın insan yaşamı üzerindeki etkilerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Yönetmenlerin ve oyuncuların samimi anlatımları, izleyicilerin filmlerle daha derin bir bağ kurmasını sağlıyor. Festival, bu tür yapımlarla sadece sinema sanatına değil, aynı zamanda toplumsal farkındalığa da katkıda bulunuyor.