
Deprem Belgeselleri: Toplumsal Hafızayı Nasıl Canlı Tutuyor?
6 Şubat depremlerinin ardından çekilen belgeseller, toplumsal hafızayı canlı tutma ve geleceğe tanıklık etme görevini üstleniyor. Akdeniz Üniversitesi'nden Dr. Gökhan Evecen'in yaptığı bir araştırma, bu belgesellerin önemini vurguluyor. Evecen, 137 YouTube belgeselini inceleyerek, bu yapımların toplumsal bir kırılma anı olan depremin unutulmaması için kritik bir rol oynadığını belirtiyor.
Deprem Belgeselleri: Birer Tanıklık Süreci
Dr. Evecen'in "Witnessing the 2023 earthquakes in Turkey through YouTube documentaries" adlı makalesi, deprem sonrası dijital mecralarda üretilen içeriklerin, afetin unutulmaması adına önemli bir tanıklık işlevi gördüğünü ortaya koyuyor. Belgeseller, sadece kayıt tutmakla kalmayıp, aynı zamanda geçmişi hatırlatıyor ve geleceğe belge bırakıyor. Evecen'e göre bu yapımlar, unutmaya meyilli toplum yapımıza karşı hafızayı diri tutan bir işlevi var.
Depremin ardından organize edilen yardım ve kurtarma çalışmalarının hem belge niteliğinde hem de toplumsal dayanışmayı gösteren içeriklere dönüştüğünü belirten Evecen, bu belgesellerin önemini şu sözlerle ifade ediyor:
"Bu üretimler sadece kayıt tutmakla kalmıyor, aynı zamanda geçmişi hatırlatıyor, geleceğe belge bırakıyor. Belgesellerin, unutmaya meyilli toplum yapımıza karşı hafızayı diri tutan bir işlevi var."
Belgesellerin Toplumsal Etkisi
Araştırma, belgesel üretiminin artık sadece medya profesyonellerine ait olmadığını gösteriyor. Youtuber'lardan belediyelere, sivil toplumdan özel sektöre kadar herkes kendi bakış açısıyla tanıklık ediyor. Bu çeşitlilik, afetin çok boyutlu olarak belgelenmesini sağlıyor. Ancak, bu durum aynı zamanda nesnellik kaygısını da beraberinde getiriyor. Evecen, bu içeriklerin toplumsal belleği canlı tutan veriler olarak büyük önem taşıdığını vurguluyor ve ekliyor:
- Çeşitlilik: Farklı bakış açılarından deprem tanıklıkları.
- Nesnellik: Belgesellerde nesnellik kaygısı.
- Bellek: Toplumsal belleği canlı tutan veriler.
Unutmamak, Bir İnsani Sorumluluk
Dr. Evecen, araştırmasının uluslararası bir akademik dergide yayımlandığını ve "asrın felaketi" olarak nitelendirilen depremlerin sadece bir doğal afet değil, aynı zamanda toplumsal bir kırılma anı olduğunu belirtiyor. Bu nedenle, depremin unutulmaması sadece bilimsel değil, aynı zamanda insani bir sorumluluktur. Her belgesel bir hatırlatma, her içerik bir tanıklıktır.
Sonuç olarak, 6 Şubat depremlerini konu alan belgeseller, toplumsal hafızayı diri tutmak ve geleceğe önemli bir miras bırakmak adına büyük bir öneme sahip. Bu yapımlar, unutmamamız gereken gerçekleri gözler önüne seriyor ve gelecek nesillere aktarılacak önemli birer kaynak niteliği taşıyor. Bu nedenle, bu belgesellerin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması, toplumsal hafızamızın korunması açısından büyük önem arz ediyor.