30 Nisan 2025 Çarşamba

Eko Kaygı: Gelecek Endişesi Ruh Sağlığımızı Nasıl Etkiliyor?

Gelecek kaygısı olarak da bilinen "eko-kaygı", iklim değişikliğinin ve çevresel sorunların bireyler üzerindeki psikolojik etkilerini ifade ediyor. Memorial Antalya Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nden Uzm. Dr. Fatma Arkaz, bu konuda önemli açıklamalarda bulundu. İklim değişikliğinin sadece çevresel bir sorun olmanın ötesinde, insanların iç dünyasını da derinden etkilediğini vurguladı.

İklim Değişikliği ve Ruh Sağlığı

Uzm. Dr. Fatma Arkaz, iklim değişikliğinin sadece buzulların erimesi, sıcaklıkların artması veya kuraklıkların yaşanması gibi somut etkileri olmadığını, aynı zamanda insanların ruh sağlığını da olumsuz etkilediğini belirtti. Kaygı, belirsizlikler ve geleceğe dair umut kaybının, bu krizin ruh sağlığımıza bıraktığı görünmeyen izler olduğunu ifade etti. Aşırı sıcaklar, kuraklıklar, su sıkıntısı, orman yangınları ve seller gibi olayların her geçen gün daha sık yaşandığını ve bu durumun insanların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını tehdit ettiğini söyledi.

İklim değişikliği, insan kaynaklı faaliyetlerin küresel atmosferin bileşimini etkilemesi sonucu ortaya çıkan uzun vadeli iklimsel farklılaşmalar olarak tanımlanıyor. Bu değişim, beklenenden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşerek bir iklim krizine dönüşüyor ve insanlık için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Bu krizin zihinsel ve duygusal dünyamızı da etkilediğini anlamaya başladıkça, "ekolojik yas" ve "eko-kaygı" gibi yeni kavramlar ortaya çıkıyor. Bu kavramlar, insanların iklim değişikliğiyle birlikte hissettiği kayıp ve endişeleri tanımlamak için kullanılıyor.

Eko-Kaygı ile Başa Çıkma Yolları

Eko-kaygı, aslında iklim krizine verilen doğal ve insani bir tepki. Ancak zamanla bu kaygı, bireylerin toplum ve gelecek hakkındaki umutlarını sarsabilir, yerini öfke, umutsuzluk ya da çaresizlik gibi duygulara bırakabilir. Artan sıcaklıklar, zaten var olan ruhsal sorunları daha da ağırlaştırabilirken, aşırı hava olayları ve doğal afetler, insanların yaşadığı travmaların sayısını da artırıyor. Bu durum, toplum genelinde ruh sağlığı alanında daha fazla desteğe ihtiyaç duyulacağını açıkça gösteriyor.

İklim krizine karşı yürütülen mücadele yalnızca doğayı korumakla sınırlı kalmamalı, insanın iç dünyasını da onarmayı hedeflemeli. Çünkü bu kriz, sadece ekosistemleri değil, kişilerin umutlarını, güven duygusunu ve geleceğe dair hayalleri de sarsıyor. Bu yüzden çözüm arayışları, bireysel çabaların ötesine geçip toplumsal bir dayanışma ve ruhsal iyileşme sürecine dönüşmeli. Doğayla kurulan bağ güçlendikçe, sadece ağaçlar değil, içimizdeki denge ve huzur da yeniden filizlenebilir.

  • Ruh sağlığını korumak ve güçlendirmek için doğayla ve toplumla yeniden bağ kurulmalı.
  • Bilinçli tercihler yapılmalı ve dayanışma içinde olunmalı.
  • İklim krizi, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir müdahale alanı olarak görülmeli.

Ruh sağlığını olumlu yönde etkilemek için doğayla yeniden bağ kurulması, çevre dostu yaşam tarzının benimsenmesi ve duygularla sağlıklı şekilde başa çıkmanın öğrenilmesi gerekiyor.

Geleceğe Umutla Bakmak

İklim değişikliğinin yarattığı eko-kaygı ile başa çıkmak ve ruh sağlığımızı korumak için bireysel ve toplumsal düzeyde adımlar atmak gerekiyor. Doğa ile yeniden bağ kurmak, çevre dostu yaşam tarzını benimsemek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek, bu süreçte atılabilecek önemli adımlar arasında yer alıyor. Unutulmamalıdır ki, psikolojik dayanıklılık geliştirilebilir bir kapasitedir ve bu süreçte atılacak adımlar, hem bireyin içe ait gücünü artırabilir hem de toplumsal dayanışmayı besleyebilir.

İlgili Haberler