02 Mayıs 2025 Cuma

İklim Kanunu: Özgürlüğümüzü Kısıtlayan Bir Pranga mı?

İklim değişikliğiyle mücadele amacıyla hazırlanan İklim Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündeminde tartışmalara yol açıyor. Kimi çevreler bu düzenlemeyi olumlu bir adım olarak değerlendirirken, bazıları ise yasa teklifinin sermaye odaklı olduğunu ve bireysel özgürlükleri kısıtladığını savunuyor. Gazeteci Ali Osman Önder, bu tartışmalı süreci "Bu kriz, doğanın değil; insan müdahalesinin sonucu olan yapay bir krizdir" şeklinde yorumlayarak dikkatleri üzerine çekiyor.

İklim Kanunu'nun Gerçek Amacı Ne?

Ali Osman Önder, İklim Kanunu'nun amacının sadece çevreyi korumak veya ticari çıkarlar sağlamak olmadığını belirtiyor. Kanun taslağının 22 maddeden oluştuğunu ve en önemli maddelerden birinin "insan ve hayvan kaynaklı emisyonların azaltılması" olduğunu vurguluyor. Önder'e göre, bu ifade daha derin anlamlar taşıyor ve asıl amaç Türkiye'yi daha yeşil bir ülke yapmak veya ormanları temizlemek değil. Türkiye'nin zaten doğal güzelliklere sahip olduğunu ve bu tür bir yaklaşıma ihtiyacı olmadığını savunuyor.

Önder, orman yangınlarının ve iklim krizi algısının oluşturulmasının ardında farklı nedenler olduğunu iddia ediyor. Türkiye'nin doğası, endemik bitkileri ve zengin gıda üretimiyle dünyanın önemli bir parçası olduğunu belirten Önder, ormanları yakanların bu güzellikleri yok ederek iklim krizi üzerinden rant sağlamaya çalıştığını öne sürüyor.

İklim Kanunu Türkiye'yi Tuzağa mı Düşürüyor?

Ali Osman Önder, İklim Kanunu'nun Türkiye'yi büyük bir tuzağa sürüklediğini ve bu sürecin geri dönüşü olmadığını iddia ediyor. Yasa tasarısının Türkiye'de ilk kez bir "iklim kanunu" olarak sunulduğunu ve bunun neden şimdiye kadar gerekli olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Önder, eğer Türkiye asırlardır bu sistemi ayakta tutabildiyse, şimdi neden böyle bir yasaya ihtiyaç duyulduğunu sorguluyor ve mevcut ekolojik dengeyle oynanarak yapay bir iklim krizi yaratıldığını savunuyor.

Önder'e göre gerçekte bir iklim krizi yok. Ormanları yakanlar, talan edenler, suyu ve gıdayı kirletenlerin "iklim değişikliği var" veya "küresel ısınma var" demeleri çelişkili bir durumdur.

Kanun Hayatımızı Nasıl Etkileyecek?

Ali Osman Önder, İklim Kanunu'nun sadece şirketleri değil, bireyleri de etkileyecek bir düzenleme olduğunu belirtiyor. Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte telefon görüşmelerinden, hayvancılığa, tekstil sektöründen, enerji tüketimine kadar birçok alanda kısıtlamaların getirilebileceğini iddia ediyor.

  • Telefonla konuşmalara kısıtlama getirilebilir.
  • Köyde yaşayanların hayvan beslemesi yasaklanabilir.
  • Et, süt, peynir gibi temel gıdalara erişim zorlaşabilir.
  • Tekstil ve enerji sektöründe kısıtlamalar yaşanabilir.

Önder, bu tür kısıtlamaların bir çeşit dijital faşizm olduğunu ve kanuna "evet" oyu veren milletvekillerinin tarihe kara bir leke olarak geçeceğini savunuyor. İklim Kanunu'nun küresel baskılar ve yasaklarla A'dan Z'ye her şeyi etkileyeceğini ve vatandaşlık puanlama sistemi gibi uygulamalarla insanların sürekli gözetim altında tutulabileceği bir düzenin kurulabileceğini öne sürüyor.

Önder, İklim Kanunu'nun sadece ticari bir mantıkla ele alınamayacağını ve aslında iklimi güzelleştirmek gibi bir amacının olmadığını vurguluyor. Ona göre, iklim krizi diye bir şey yoktu; iklimimizi bozanlar da bu kanunu savunanlardır.

Ali Osman Önder, İklim Kanunu'nun ayaklarımızı zincirleyen bir pranga olduğunu ve kanuna uymayanların büyük para cezalarına çarptırılabileceğini, hatta hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor. Bu nedenle, İklim Kanunu'nun sadece tabiata değil, insana da tecavüz olduğunu ve insanların "iklim uyumlu kadınlar", "iklim uyumlu erkekler" ve "iklim uyumlu çocuklar" şeklinde sınıflara ayrılmaya çalışılacağını iddia ediyor.

Sonuç olarak, İklim Kanunu'nun Türkiye'de büyük tartışmalara yol açtığı ve farklı kesimler tarafından farklı şekillerde yorumlandığı görülüyor. Ali Osman Önder gibi bazı isimler, kanunun bireysel özgürlükleri kısıtlayabileceği, ekonomik zorluklara yol açabileceği ve Türkiye'yi küresel bir tuzağa sürükleyebileceği endişesini taşıyor. Kanunun Meclis'teki görüşmeleri ve kamuoyundaki tartışmaları yakından takip edilmeye devam ediyor.

İlgili Haberler