
Küresel Güvenlikte Yeni Dönem: Türkiye'nin Stratejik Hamleleri!
21. yüzyılın karmaşık güvenlik ortamında, Türkiye'nin küresel güvenlik mimarisindeki rolü giderek önem kazanıyor. Terörle mücadeleden bölgesel istikrara, stratejik kaynaklardan diplomatik girişimlere kadar geniş bir yelpazede Türkiye, küresel güvenlik denkleminde belirleyici bir aktör olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, 30 Eylül 2025 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında ele alınan konular ve Türkiye'nin bölgesel ve küresel arenadaki stratejik öncelikleri büyük önem taşıyor.
MGK Kararları: Terörle Mücadele ve Bölgesel İstikrar
MGK toplantısında, Türkiye'nin PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda sınır ötesi operasyonlar ve güvenli bölge oluşturma stratejisi devam edecek. Suriye'nin yeniden inşasına destek verilirken, komşu coğrafyada terörün yayılmasına karşı önleme stratejileri hayati bir önem taşıyor.
Türkiye'nin bölgesel barış ve diplomasi stratejileri de MGK kararlarında vurgulandı. Kıbrıs meselesinde Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statülerinin tanınmasına dayanan iki devletli çözüm modeline destek sürdürülüyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunarak yeniden inşasına vurgu yapılıyor, Irak'ta güvenliğin tesisine destek veriliyor ve Bosna-Hersek'te toprak bütünlüğüne ve anayasal düzene destek vurgulanıyor. Rusya-Ukrayna savaşındaki arabulucu rolü ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de MGK toplantısında ele alınan diğer önemli başlıklar arasında yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM'deki konuşmasının etkisi devam ederken, MGK toplantısında İsrail'in Gazze'deki insanlık suçlarına değinilmesi ve uluslararası topluma bu çağrının yinelenmesi, Türkiye'nin küresel vicdanın sesi olduğunu gösteriyor. Türkiye, bölgesel istikrarın yeniden sağlanması ve hem kendi hem de komşularının egemenlik haklarının korunması noktasındaki diplomatik duruşunu sürdürerek uluslararası sisteme yol gösteriyor.
Askeri Teknoloji Yarışı ve Stratejik Öncelikler
Küresel güvenlik mimarisinde denizlere hakim olmak kritik bir öneme sahip. Uçak gemileri, kuvvet aktarım kabiliyetlerini artırarak oyun değiştirici bir güç olarak öne çıkıyor. Çin'in "Uçak gemisi katili" olarak nitelendirilen DF-26 gibi balistik füze sistemleri geliştirmesi, bu alandaki rekabeti gözler önüne seriyor. Türkiye'nin Milli Uçak Gemisi (MUGEM) projesi ile 2028 yılında bu alanda yerini alması bekleniyor. Ayrıca, uçak gemilerini hedef alabilecek yüksek manevra kabiliyetine sahip anti-uçak gemisi balistik füze sistemlerine ağırlık verilmesi, caydırıcılık oluşturmak açısından büyük önem taşıyor.
ABD'nin Pentagon üzerinden Çin'e karşı olası bir çatışmaya hazırlık kapsamında füze üretimini artırmaya yönelik adımlar atması, küresel güvenlik dengelerindeki değişimi gösteriyor. Çin ve Tayvan arasındaki gerilim de ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) tarafından yakından takip ediliyor. Tüm bu gelişmeler, sadece silahlanma yarışının bir yansıması değil, aynı zamanda jeopolitik ve jeostratejik denklemleri yeniden dizayn etme hamleleri olarak değerlendirilmelidir.
- Nadir Toprak Elementleri (NTE): Çin istihbaratının antimon mineralinin peşinde olması, nadir toprak elementlerinin stratejik önemini vurguluyor.
- Antimon Minerali: Savunma sanayii, elektronik ve enerji sektörlerinde kullanılan kritik bir mineral.
- Türkiye'nin NTE Rezervleri: Bu minerallerin ülke dışına çıkarılmasına yönelik yasal düzenlemelerin oluşturulması, milli güvenlik açısından stratejik önem taşıyor.
Türkiye'nin hem geliştirdiği dünyanın ilk S/İHA gemisi olan TCG Anadolu hem de Milli Uçak Gemisi (MUGEM) ile dünya denizlerinde güç aktarım kabiliyetine erişirken, hem de anti uçak gemisi balistik füze sistemleri ile hasım aktörlerin bizim kontrolümüzde olan bölgeleri yeniden dizayn etme girişimlerini engellememiz/önlememiz mümkün olacaktır.
Türkiye'nin Yükselen Rolü ve Küresel Etkisi
Küresel güvenlik mimarisi hızla dönüşürken, Türkiye'nin alan hakimiyeti, caydırıcılık ve stratejik öncelikler ekseninde izlediği politikalar, küresel ölçekte yön verici bir mahiyet taşıyor. Terörle mücadeleden denizlerde güç projeksiyonuna, stratejik minerallerden diplomatik kazanımlara kadar geniş bir yelpazede Türkiye, hem kendi bekasını güvence altına almakta hem de uluslararası sisteme yeni parametreler sunmaktadır. Bu stratejik vizyonun sürdürülebilirliği ve çok kutuplu dünya düzeninde etkin bir oyun kurucu rolün pekiştirilmesi, önümüzdeki süreçte belirleyici olacaktır. Gelinen noktada şunu açıkça söyleyebilmek mümkündür: Türkiye, Türkiye'den büyüktür!