
Faşistler Neden Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinden Korkuyor? Şok Gerçek!
Otokrasiyi savunanlar, faşistler ve toplumu kadınlar üzerinden kendi çıkarları için şekillendirmek isteyenler toplumsal cinsiyet eşitliğinden korkuyor. Judith Butler'ın "Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?" adlı kitabı, bu korkunun kökenlerini ve faşizmle olan ilişkisini inceliyor. Kitap, anti feminist hareketin dünyada nasıl yükseldiğini ve faşizmle kol kola ilerlediğini anlatıyor.
Kitapta Neler Anlatılıyor?
"Toplumsal Cinsiyet ideolojisi ve Yıkım Korkusu” başlığı altında ilerleyen kitap, 10 ara başlıktan oluşuyor. Kitabın özeti şu şekilde: Faşistler toplumsal cinsiyetten korkar! Bu korku, sadece bireysel kimliklere değil, devletlerin örgütlenmesine, gücün dağılımına ve itaat sistemlerine uzanan bir düzene dairdir. Bu yüzden toplumsal cinsiyet, otoriter rejimler için sadece akademik veya kültürel bir mesele değil, iktidarlarının sınandığı bir alandır.
Türkiye'deki Davalar ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelesi
Türkiye'de Tuğba Yavaş ve Pınar Bulunmaz davaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadın cinayetlerinin vahametini gözler önüne seriyor. Her iki davada da şüphelilerin tutuksuz yargılanması, adalete olan güveni sarsıyor. Bu davalar, sadece adalet sistemine değil, medyaya da ayna tutuyor. Mahkeme keşif yapmadan, deliller eksikken, çelişkili ifadelerle yetinerek sanığın tutuklanmasını bir kez daha reddetti. Ama Tuğba’nın ailesi ve kadın örgütleri susmadı. 30 Haziran’da Çanakkale Adliyesi önünde adalet çağrısı yapacaklar. 4 Temmuz’da Urfa'da Pınar Bulunmaz davası da var. Urfa Siverek’te 22 Şubat 2024’te şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Pınar Bulunmaz’ın ölümüne ilişkin davanın 11 Nisan Cuma günkü duruşmasında baş şüpheli yine tutuklanmadı. Yine aynı duruşmada Pınar’ın ailesinin avukatları güvenlik gerekçesiyle Adalet Bakanlığı’na başvurarak davanın başka bir şehre nakledilmesini talep etti. Ancak bu talep de kabul edilmedi. Pınar Bulunmaz’ın ailesi de tıpkı Tuğba Yavaş’ın ailesi gibi adalet istiyor gerçeği öğrenmek istiyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2025 tarihli genelgesi ile Butler'ın kitabındaki tezler arasında ideolojik paralellikler bulunuyor. Bakanlık, LGBTİ+ haklarını, toplumsal cinsiyet kimliğini ve cinsel yönelim çeşitliliğini "aileye zarar veren unsurlar" olarak yaftalıyor. Bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası kurum tarafından birey haklarının vazgeçilmez temelleri olarak tanımlanan kavramlara aykırıdır. Butler’ın dediği gibi: Toplumsal cinsiyetin kendisi bir yıkımın nedeni olarak tanımlandığında, onu yok etmek için sansür, kapatma, kriminalleştirme süreci başlar.
Peki, kim korkmuyor toplumsal cinsiyetten? Sokaklarda, kampüslerde, mahkeme önlerinde, yazı masalarında, örgüt toplantılarında ve evlerin mutfağında "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" diyenler, hayatı eşitlik içinde kurmak isteyenler, korkunun değil dayanışmanın dilini büyütenler toplumsal cinsiyetten korkmuyor. Bu mücadele, faşizme karşı verilen en önemli savaşlardan biridir.